BİGTAY Geleceğin Biga Üniversitesi Ramazan Aydın Yerleşkesi´nde…

29.01.2024 09:33:03
/haberresim\29124359.jpg

Günlerden Pazar. Türkiye´nin ilk astronotu Alper Gezeravcı dünyadan 400 km yüksekte Uluslararası Uzay İstasyonu ISS´in bulunduğu yörüngede saatte 27500 km hızla hareket ve günde 15 kez dünyanın etrafında tur atarak bilimsel çalışmalarına devam ederken değişik yaş ve meslek gruplarından aynı amaçla bir araya gelen BİGTAY olarak geleceğin Biga Üniversitesi´nin mevcut bölümlerinin bulunduğu Ağaköy´de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ)´nün 4. Rektörü Prof. Dr Ramazan Aydın yerleşkesinde bilime ve Bilim İnsanlarına saygı yürüyüşünde buluşmak üzere alaca karanlıkta düştük yollara. Her Pazar olduğu gibi yine Biga Belediye´sinin önündeki durakta bizi bekleyen Sadullah Korkmaz yönetimindeki aracımızın yanında buluştuk, selamlaştık. Araca yürüyüş arkadaşlarımızın binmesini müteakip yola çıktık heyecanla. ÇOMÜ´nün Biga yerleşkesinin bulunduğu Ağaköy´e geldik. Ağaköy bir üniversite köyü artık. Pansiyonlar, öğrenci evleri, kafelerin bulunduğu bir köy. Burçak Unlu Mamüllerin nefis simit, poğaça vb unlu mamullerinin yanında zeytin, peynir, değişik reçellerin eşliğinde çaylarımızı yudumlarken Biga Muhtarlar Dernek Başkanı Ağaköy Muhtarı BİGTAY´ın ilklerinden Ayhan Ferah bizleri yalnız bırakmadı. Biga´nın en büyük köyü sayılabilecek Ağaköy hakkında bilgi almak üzere sohbete başladık. İkibinin üzerinde köylü nüfusunun olduğu, Fakültelerde okuyan öğrencilerden köyde kalanlar ve öğrenci yurtlarında kalanlarla beraber dörbine yaklaşan nüfusunun taşımalı gelip giden öğrenci, öğretim görevlisi ve fakülte çalışanları ile beşbinden fazla nüfusa hizmet ettiklerini anlatıyor. Bu kadar nüfus ile uğraşmanın birçok sorunla uğraşmak anlamına geldiğini de ekliyor sohbetin arasında. Belediye kurulmasının köye birçok hizmetin gelmesi anlamına geldiği konusunda ortak fikirlere sahip olduğumuzu vurguluyoruz. Ağaköy´ün bir göçmen köyü olduğunu, eskiden Hamidiye olan köyün adının 1943 yılında zorla Ağaköy olarak değiştirildiğini öğreniyoruz. Çaylarımızı yudumladıktan sonra aracımıza binip Çanakkale Bursa karayolunun karşısında bulunan 850 dekar alana sahip, bugün için İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Meslek Yüksek Okulu Kapalı Spor salonu, Kütüphane, vb birçok tesisin bulunduğu Prof Dr Ramazan Aydın Yerleşkesinin kapısından bizi güleryüzle karşılayan güvenlik görevlilerinin kaydımızı yapmasıyla Üniversiteye kapağı atıyoruz. Giriş kapısında. Biga´ya geldiğimiz günden beri birçok kez değişik görevleri yapmak amacı ile girdiğimiz kapıdan bu kez doğa yürüyüşü için geldiğimiz yerleşke bahçesinde tahminen 15 yıl kadar önce ağaçlandırdığımız alanlara dalıyoruz, orman halini almış servi, fıstıkçamı gibi ağaçların altından geçerken zamanın ne kadar çabuk geçtiğini dikilen her fidanın büyüyüp ağaç olduğunu, yapılan her işin birgün mutlaka meyvelerini verdiğini düşündürüyor altından geçtiğimiz ağaçlar. Bir taraftan yıllar önce Orman Teşkilatı olarak yaptığımız kampüs ağaçlandırmaları hakkında bilgi verirken birçok kişinin hatta fakülte çalışanlarının bile bilmediği alanlardan yürüyüşümüze devam ediyoruz. Bir zamanlar karaçalı, ahlat vb çalılarla kaplı olan yerleşkenin ağaçlandırıldıktan sonra orman halini alması sevindirici tabi. Ancak ağaçların yere kadar dallı budaklı olması, yılların etkisi ile altındaki karaçalıların büyüyüp gelişmesi ile iki de bir önümüzü kesmesi ufak tefek şikayetlere de sebep oluyordu. Eyvah Eyvah filmi ile öne çıkan dillerimize pelesenk olan "Karaçalı gibi girdin aramıza" şarkısını da hatırlatıyordu elbiselerimize takılan karaçalı dikenleri. Bazı arkadaşlarımızın montlarını da yırtan karaçalı yürüyüş yolunun en önemli engeli ünvanını alıyor. Ağaçlandırma çalışmaları sırasında özellikle kampüs içerisinde bulunan meşe ağaç veya çalılarını özellikle bıraktığımız isabetli olmuştu sanki. Daha dün gibi hatırladığım çalışmalar sırasında sadece İktisadi İdari bilimler Fakültesinin bulunduğu kampüste bir de Peyzaj Mimarı vardı. Fatma hanım. Fatma Hanım´la idari işleri halletmenin teknik işleri halletmekten daha zor olduğu kanısına varmıştık. Kampüs kenarından bir yol bırakarak üç sıra olarak diktiğimiz bodur serviler ve mavi serviler muhteşem bir çit oluşturmuş, altından çıkan karaçalılar kimseyi salmıyordu sağa sola. Yapıldığı tarihten beri hiç bakım görmeyen yol yer yer çıkan karaçalılarla adeta geçilmez bir duvar oluşturmuş olduğunu görünce sağa sola zikzak yaparak ağaç görünümü almış fıstıkçamlarının hemen gövdenin toprak yüzeyine yakın çıkan dallarının da geçişleri engellediğini, adeta balta girmemiş ormanlara döndüğünü görmek doğal hayat olarak kendi haline bırakıldığında doğanın neler yapabileceğini gösterir gibi idi. BİGTAY´ın ailesinin bir ferdi olan Fakülte Dekan Yardımcısı İlknur Hocamla burada iyi bir bakımın şart olduğunu, bir yürüyüş güzergahının planlanıp uygulamaya konulduğu takdirde Biga´dan bile vatandaşların yürüyüş için gelebileceği sohbetlerini yapmayı da unutmadık. Çizdiğimiz rotadan istediğimiz yürüyüşü gerçekleştiremesek de kah yaklaşarak kah uzaklaşarak 150 rakımlı Dede Tepeye ulaştık. Ağaköy Muhtarımız Ayhan Bey de birkaç verici istasyonunun bulunduğu Biga ovasında yükselen birkaç tepeden biri olan Dede Tepeye arabası ile gelip bize refakat etti. Mola verdiğimiz tepenin üzerinde aynı zamanda Ağaköy´ün 350 tonluk su deposu duvarlarında Türk Bayrağı ve Önderimiz Atatürk´ün portresi ile bizi karşıladı. Kampüs içerisinde bulunan fakülte binalarını, müştemilatlarını, Ağaköy´ü ve sol tarafta Kayapınar´ı net olarak görebiliyorduk. Ayhan Bey Karabiga´yı ve Marmara Denizi´ni de gösterince ovaya hakim bir tepede olduğumuz kanısına vardık. Bir süre dinlendikten ve Üniversite doğasını içimize doya doya çektikten sonra vericilerin yanındaki yoldan yürüyüşümüze devam etmek istedik. Buradaki yolun devamının da uzun zamandır kimsenin uğramadığı hissini uyandıran karaçalı vb çalılarla kapandığını görünce geri dönüp Dede Tepeden Boba Dede yatırının bulunduğu 100 metre rakımlı tepeye doğru yürüyüşümüze devam ettik. Karaçalıların arasında yolun sağında bir grup serviden mezarlık olduğu zar zor anlaşılan alana çalıları aralayarak ulaştık. Etrafı dikenli tel çit ile çevrili alana çok uzun yıllar önce yapıldığı görünüşünden anlaşılan kolunu zorla çevirerek açtığımız demir kapıdan daldık. İçeri girerken boynuma takılan karaçalı sanki "dededen destur almadan nere gidersin" der gibi durdurdu beni. Arkamdan gelen arkadaşlar dedeye ulaşmamızı engelleyen karaçalıyı boynumdan kurtarınca içeri daldık. Arkamdan diğer arkadaşlar daldılar. Etrafa bakınca birden fazla mezarın olduğunu gördük. Her yatırın yanında olduğu gibi burada da duruşlarından epeyce yaşlı olduğu görülen birkaç meşe vardı. Mezarların iç kısmında normal şartlarda karların arasından çiçeğini gösteren kardelenlerin kar olmamasına rağmen açtıklarını görmek bizi daha da heyecanlandırdı. Dua edip anı ölümsüzleştirmeyi unutmadık. Boba Dedenin hikayesini merak ettik. Ağaköylü Osman Kibar Hocamın "Tepede görülen dede mezarı Sanki sevenlerin duygu pınarı…." Diye başlayan Boba Dede Destanı´nda 100 kıtada anlatmış. Boba Dede Tepesinin püfür püfür esen yeli, bin türlü allı yeşilli süsü, merasında otlayan koyunuyla bindir derde çare olduğunu….. dile getirmiştir. Burada sadece bir mezar değil 17 hatta 27 mezar olduğundan bahsetti Osman Hocam. Boba´dan buradaki kastının Oba olduğunu da söyledi. Adına destanlar yazılmış Boba Dede´den ayrılıp tepeden aşağıya inen yoldan Fakültelerin binalarının bulunduğu alana indik Yol boyunca yaptığımız sohbette Biga Veterinerlik Fakültesinin onayının alındığı haberine sevindik. Sağ tarafta aşılanmış armutlar da görünüyordu tek tük. 18 tür fidanın dikildiği Ramazan Aydın Yerleşkesinde ağaçlandırılan alanda bugün için sadece gözle görülebilen fıstıkçamı, servi, dişbudak gibi türlerin ağaçlık çağına ulaşabildiklerini görmek bize her dikilen fidanın her yerde olmayacağını birkez daha göstermiştir. Fakültelerin ve müştemilatının bulunduğu alanlarda değişik ağaç türlerinin büyüyüp ağaç olduğunu görmek de her ağacın ihtiyacının farklı olduğu gerekli sulama vb bakımlarla ancak yetiştirilebileceğini anlatıyor sanki. Binaların arasından geçerek aracımızı bıraktığımız alana geldik. ÇOMÜ yazan tabelanın önünde BİGTAY´ın anını ölümsüzleştirdikten sonra bizi yürüyüş boyunca yalnız bırakmayan güler yüzlü güvenlik görevlilerine veda ederek aracımıza binip Nefisköy´ün yolunu tuttuk. Bir kadın girişimci olan Ayşe DİŞLİ tarafından KOSGEB’den aldığı destekle kurulan ve hayalini gerçekleştiren ve %100 katkısız birçok köy ürünüyle hizmet veren Nefisköy´ün nefis çayını içmek üzere davet edildik. İçeri girince sıcak ve güler yüzlü bir hava ile karşılandık. Değişik iç mimarisi ve geleneksel eşyalarla süslenmiş iç içe geçmiş bölmelerde oturmak sohbet etmek ayrı bir zevk verdi bize. Geleceğin Biga Üniversitesinin temelinin atıldığı, bugünkü nüfusu ile belde olmayı hakeden,, Boba dede destanının yazıldığı köylerin en büyüğü Ağaköy´den memnuniyetle ayrıldık.


Konuk Yazarlar

Etkinlik Takvimi

İletişim Bilgileri

Biga Tanıtımı