Kilo artışlarınız, fazla kilolarınız sadece diyet yaparak kilo verdiğinizde çözebileceğiniz bir durum değildir. Diyetler ile günü kurtarmayın… Öncelikle tıbbi açıdan vücudunuzu tanıyın, akabinde vücut dilinizi çözün… Hekim ve Diyetisyeninizin beraber çalıştığı bir ekip seçerek yola çıkınız… Bilim insanı Albert Einstein der ki “Aynı işleri yaparak farklı sonuçlara ulaşamazsınız…” Bana bu söz sürekli kilo alıp sonra da diyet yaparak zayıflayanları hatırlatıyor.. Unutmayınız, bedeninizin şifresini bilmiyorsanız zayıflayamazsınız… Diyet yaparak zayıflarsınız, bir süre sonra tekrar kilo alırsınız…. Bu kısır döngü önce beyninizin bir kısmını yerleşerek davranışlarınız haline gelir… Oysa en çok dikkat etmemiz gereken sağlığımızdır, vücudumuzdur, bedenimizdir. Ve sağlığımız değerlidir… Ama biz bedenimizin tıbbi şifresini çözmeden beynimizin katmanlarına; • Duygularımızı bastırmak için yemeği, • Şişmanlayınca kilo vermek için diyet yapmayı, • Normal kiloya dönünce eski yeme alışkanlıklarımızı uygulamayı ve sonrasında tekrar tekrar şişmanlamayı kodlamış oluruz… İşte kaybettiğimiz nokta; bu noktadır… Kilo alıp diyetle vermek ve sonrasında tekrar almak kimliğinize yazılır, kronikleşir…Neden mi? Bazı durumlarda kilo artışı neticesi oluşan hastalıklar vardır, bazı durumlarda da bir takım hastalıklar kilo artışına sebep olur. Öncelikle zayıflamak için hiçbir çalışmaya hekim ve diyetisyeniniz ile görüşmeden, vücudunuzun tıbbi şifresini öğrenmeden başlamayınız… Örneğin; bebekler, tüm ihtiyaçlarını ağlayarak bize söylerler… Acıkınca, altları pislenince, karınları ağrıyınca ve bir çok durumda ağlayarak işaret verirler.. Tıbben biliyoruz ki kilo artışı da vücudumuzun bize verdiği bir işarettir. O devrede verdiğiniz kiloyu daha sonra mutlaka alacaksınız… Öncelikle bu işareti yanikilo artışlarınızıdoğru algılayıp neden olduğunu analiz etmeliyiz…4 kolay adımda sağlıklı çözüme ulaşmanız mümkün… 1. İlk Adımda vücut analizimizi yapalım: Fazla kilolu muyuz yoksa şişman (obez) miyiz diye bakalım. Bu ayrım için birkaç basit ölçüye gerek var. Boy ve kilomuza göre Beden Kitle İndeksimizi hesaplayalım. Beden Kitle İndeksimizi (BKI) ölçen vücut analiz cihazları ile de bu ölçümü yaptırabilirsiniz… Ayrıca da bel çevremize ve kalça çevremizi de ölçelim. Bu değerlere göre Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenmiş kriterlere göre hangi noktadayız öğrenmiş oluruz. Beden Kitle İndeksi; (BKI) 30 ve üzeri Şişmanlık (Obezite) kabul edilirken, 25 ila 30 arası değerler fazla kilolu olarak değerlendirilmektedir. BKI ile hasta olma sınırını aşıp aşmadığımızı görmemiz gerekir. Fazla kilolu muyuz yoksa obez mi? Obez isek hastalık risklerini de taşıyoruz demektir… Ayrıca özellikle bel çevresi ölçüsü; tıbbi açıdan sağlığımız hakkında çok önemli bilgiler veren önemli bir ölçüdür. Tıp adamlarına göre; Kadınlarda 80cm üstü risk, 88 cm üstü yüksek; Erkeklerde 94 cm risk, 102 cm yüksek risk diye tanımlanmaktadır. Bel çevresi ölçünüz risk değerlerini aşıyorsa kalp hastalıkları riskleriniz katlayarak artar. Vücut analiz sonuçlarınıza göre kilo artışınız varsa öncelikle altında yatan bir hastalık var mı diye düşünerek 2. Adıma geçmeliyiz… 2. Kilo artışınızın arkasında yatan bir hastalık var mı?Mutlaka Araştırınız: Tıp adamları diyor ki kilo artışının sebebiyet verdiği hastalıklar olduğu gibi bazı hastalıklarda kilo artışına sebep olur… Kansızlığınız varsa tiroid problemleriniz varsa yumurtalık kistleriniz varsa vücudun işareti olarak kilonuz artar. İnsülin direnci gelişmiş mi? Öğrenin… Öncelikle kilo artışınızın altında tıbbi olarak fiziki bir hastalık var mı diye kan tetkiklerinizi yaptırarak hekiminiz ile görüşmelisiniz… Sağlığınızı etkileyen bir hastalık durumunu bulmak için diyet yapmadan önce mutlaka kan tetkiklerinizi yaptırınız, mutlaka hekim ile görüşünüz… Bu adımdan itibaren Hekiminizin önerileri doğrultusunda birlikte çalıştığı Diyetisyeninizle görüşme zamanı artık geldi… 3. Aşırı yemenizin altında duygusal açlığınız var mı? Fazla kilonuza sebep aşırı yemeniz ise ve duygusal problemlerinizde yemeğe yöneliyorsanız bu nokta ya dikkat…. Acıktığınız için değil decan sıkıntısı, stres, yorgunluk, gerginlik, öfke, yalnızlık, depresyon ve anksiyetenize yanıt olarak yemek yiyorsanız duygusal açlıktan bahsediyoruz demektir…. Duygusal açlık; mideniz için değil de duygularınız için yemek yemektir… Açlık hissi fiziksel olarak başlamalıdır ve açlık ve tokluk merkezlerinizin birbiri ile haberleşmesi neticesi gerektiğinde, gerektiği kadar yemek yemelisiniz… Mutlu olmak için çikolata yemek yerine sizi mutsuz eden problemi bulup onunla yüzleşmeniz gerekir… Duygusal günlüğünüzü tutun, duygu durumunuzu yazdığının bir günlük tutun, problemlerinizle yüzleşin… Psikolojik sorunlarınızı yiyerek bastırmayın… Zihninizi dağıtmak duygusal açlığı yenmenizde yardımcıdır. 4. Beslenme davranışlarınız değiştirin… Beslenme davranışlarınızı; size profesyonelce destek verecek olan ekibin analiz etmesine izin verin… Yemek yeme isteğinizi ortadan kaldıracak davranışlarına yönelin. Örneğin yemek bitince masadan kalkmak, yemek masasındaki ekmek sepetini çok cazibeli hale getirmemek, çorba dışında sadece çatal kullanmak gibi… Yemek yemeyi geciktirmeyi deneyin. Çiğneme süresini uzatın… Yemek yerken tüketeceğiniz miktarları azaltmaya çalışın. Yemekte sohbet ederek tokluk hissinizin gelişmesini sağlayın… Ailemizin bize yüklediği inançlara göre “tabakta yemek bırakılmaz, peşinizden gelir..” kültürü ile yetiştiğimizden bu ve benzer inançlarınızdan kurtulun… Yemek yemeninde bir bağımlılık olduğunu unutmayın… Bilinç altınıza abur cuburu işleyerek onlara yönelten çeşitli reklamları da mümkünse izlemeyin.. Yiyeceklere farklı anlamlar yüklemeyin… Sadece yediğinizde kaç kalori aldığınızı hatırlayın ki yemek sizi yönetmesin, Siz sadece acıktığınız zaman yiyiniz ve doymadan sofradan kalkınız… Yemek yerken bu yemek size neye mal olacak öncelikle düşünün… Profesyonelce destek alacağınız ekipte mutlaka Hekim ve Diyetisyeniniz birlikte olmalı ki en faydalı sonucu alınız… • Vücut analiz sonuçlarına göre hastalık riskleri bölgesinde değilseniz, • Kan tetkikleriniz ve Hekiminizin görüşüne göre sağlık probleminiz oluşmamışsa, • Duygularınıza kapılmayıp yemek yeme alışkanlığınızı düzeltebiliyorsanız, • Diyetisyeninizin önerisi ile beslenme davranışlarınızda değişimler yapıyorsanız… Bugünden itibaren yeni bir sağlıklı hayat sizi bekliyor…. Önce sağlık, sonra fit görünmek ilkeniz olmalı… Yeniden başlayabiliyorsanız eğer, yalnız mutlu anlarınızın olması için yaşayın… Sağlık Dünyası Beslenme ve Antiaging Danışmanlık Merkezi Dr. Feza Şen 0 532 277 88 27 www. saglikdunyasi.com.tr