Dünya, bulaşıcı hastalıkları çözdüğünü düşünüp kronik hastalıklara odaklanmışken, Covid 19 pandemisi, yeryüzündeki sağlık ve yaşam sistemlerini sınava tabi tuttu, Yaşamak için hayalini kurduğumuz ülkelerin, sağlık hizmetlerinde sınıfta kaldığını gördük, Sağlık hizmetleri sunumunda dünya üzerinde yapılan çalışmaları, tartışmaları izledik… Sektörümüzün duayenlerinden Prof. Dr. Melih Bulut hocamla dijital ortamlardaki canlı yayınlar ile ufkumuzu açtık, sağlık hizmetleri nereye evrilebilir diye öngörülerimizi geliştirdik… “Sağlık ihtiyaçları ertelenmez” gerçeği karşısında anladık ki; “salgının öğreticiliğinden ders almalıyız…” Gelinen noktada; • Tüm sektörlerde geleceği; Covid ve benzeri pandemi veya sağlık riskleri belirleyecek, • Bağışıklık pasaportları hayatımıza girecek, belki de anlık testler ile hizmet alabileceğiz, • Aşı ve spesifik tedavi dönüm noktası olarak beklenecek ama • Yeni pandemi olasılığı ve diğer sağlık riskleri nedeniyle de sosyal izolasyon devam edecek ve • Sağlık; hiçbir zaman, olmadığından daha çok stratejik sektör olacak… Hekimlerimiz, Sağlık Çalışanlarımız ve Sağlık Bakanımızın önderliğinde bir Türkiye başarısı gerçekleşti… Hastane yatağı ve yoğun bakım kapasitelerini doğru yönetmeyen devletlerin durumları ise ortada… Ve pandemi esnasında dikkatlerimizi çeken bir hususta; • Konu sağlık olsa da hastaneler sadece tedavi ihtiyacı olanlara cevap verebildi, • Gereksiz hastane kullanımlarının olmaması ve bulaşın artmaması için önlemler alındı, • Pandemi hastaneleri tanımlandı, elektif operasyonların ertelenmesi istendi. • Birçok hastamızda bulaş riskinden korkarak hastanelere, sağlık kuruluşlarına gidişini öteledi.. En iyi MR’ı üreten ülkelerin bir maskeye muhtaç olduğunu görünce, pandemi sürecindeki izlenimlerimiz ve duayen hocalarımızdan Prof. Dr. Melih Bulut’un yol göstericiliği neticesi ekmek yediğimiz sektör için kanaat öngörülerimiz oluştu, paylaşmak istedik… 1. Pandeminin kazananı “teletıp…” 2. Hizmet sunum modelini gözden geçirmeliyiz, “hastane” anlamını kazanmalı, “Aile Tıp Merkezleri” modeli ile ertelenmeyecek sağlık ihtiyaçlarına çözüm bulunabilir, 3. Hekimler gereksiz malpraktis davaları ile yıpratılmamalı, ülkemizde acilen “Hastalık Sigortası” çıkarılmalı, 4. Sağlık hizmetleri bir bütündür, kamu özel ayrımı olmamalı, “Rekaberlik” olmalı… 5. Medikal Endüstri ile Sağlık Turizmi önemsenmelidir… 1. Covid 19 sonrası büyüyen pazar “teletıp…” Pandemilerde hastanelere olan yoğun başvuruların yönetilmesi ve acil olmayan sağlık şikâyetlerinin de hastaneye gitmeden ivedi çözülebilmesinin yolunun teletıp olduğu görüldü. USA / yönetim danışmanlık firması McKinsey tarafından hazırlanan rapora göre ABD’de 2019’da %11 olan tele-health kullanımı Covid-19 döneminde %46’ya çıkmış, tele-health servislerini kullanmaya sıcak baktığını ifade edenler ise %76… Geçen yıl 3 milyar $ olan tele-health pazarının böylece 250 milyar $’a varabileceği öngörülüyor. Gelinen noktada; • Hastane bağımlı sistemler zaman ve mekândan bağımsız sağlık hizmetinin sunulduğu sistemlere dönüşecek, • Covid döneminde ayakta hasta başvurularının azalma ortalaması % 74 civarında, • Sağlık hizmeti sunumunun yeni döneminde nerede ve nasılsorularına cevap aranmalı, • Konsültasyonların dışında e-hekim, e-konsültasyon, giyilebilir teknolojiler ile e-takip / tedavi ve bakımın navigasyonu yeni tanışacağımız kavramlar arasına girdi bile, • Hastalığa spesifik, e-sağlık uygulamaları yapan bağımsız merkez yatırımlarının da önü açılmalı, • Yapay zekanın gelişimi; tıpta uzmanlık dalları arasındaki sınırları yumuşatabilir, ileride kompact uzman branşları olabilir.. • E nabız bir Türkiye başarısıdır, ¦ E-nabız üzerinden teletıp ve online hekimlik uygulamalarını hızlıca kullanabiliriz, ¦ E nabız ile veri anonimleşmesi / analizi yapılarak yeni sağlık politikaları üretilebilir, ¦ Sağlıkta İnovasyon Merkezi açılması desteklenmelidir.. 2. Hizmet sunum modelini gözden geçirmeliyiz…. Pandemi esnasında oluşan yatak ihtiyaçları gösterdi ki “hastane” anlamını kazanmalı, hastanelerde tasarım değişikliği olmalı, hastane yatakları her an yoğun bakım yataklarına dönüşebilmeli, (bulaşı önlemek için riskli vaka ve yakınlarının hastane içi asansörleri de ayrı olmalı,) her türlü salgın ortamında bile bulaş riski izole edilmiş alanlarda cerrahi hizmet veren hastane kavramı öne çıkmalı, ayakta tedavi ile yatarak tedavi belki de ayrılmalı… • Sağlık hizmeti sunumunda koruyucu sağlık çok daha önemli olacağından ve günümüzde artan bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların tedavi maliyetleri nedeniyle de tüm dünyada daha güçlü bir Aile Hekimliği sistemi gelişmelidir. • Sağlık; 7/24 hastanın ayağına gider hale gelecek, belki de bu manada; • Sağlık hizmetlerinin sunumunda “Bütünleşik Sağlık Modelleri” de doğabilir. ¦ Hollanda’da birinci basamak ile oluşturulmuş bu model ülkemizde geliştirilerek, ikinci basamaktaki ayakta tedavi hizmetleri ile birleştirilerek yapılandırılabilir, ¦ “Aile Tıp Merkezleri” …. diyebiliriz bu modele… ¦ Tıp merkezleri, teletıp / e-sağlık ve evde bakım uygulamalarını bünyelerine alarak, hastaların Aile Hekimleri ile sürekli irtibatlı olduğu, koruyucu sağlık ve kronik hastalık yönetimlerini yapan merkezlere dönüşerek daha güçlü bir noktaya gelebilirler, ¦ Bu model ile pandemi hallerinin de hasta kabulü yapan temiz sağlık kuruluşları tanımlanır ve tıp merkezlerinin fiziki koşuları üzerinden yapılmaya çalışılan değişimlerde gerçekleşir, belki de Gün Hastaneleri oluşur… ¦ Bu model, belki de Özel Hastanelerin koruyucu basamakta olmasına da vesile olur. ¦ Ülkemiz sağlık hizmetleri; dünya ölçeğinde başarılı bir model olup “Aile Tıp Merkezleri” ile dünya sağlık literatürüne farklı bir kavramı da kazandırmalıdır. • Ülkemizin önemli bir sağlık yatırımı olan “Şehir Hastanelerinin de” Aile Hekimleri ile bütünleşmesi bu modelin kamu ayağı olabilir, • Artık kazançlar sağlıklı yaşamdan olacak, ¦ Belki de hayatımıza “Sağlıklanma Merkezi” diye farklı bir organizasyon girebilecek… • Ayrıca Sağlık Okuryazarlığı seferberliğini de bir an önce başlatmalıyız. 3. "Hastalık Sigortası Poliçesi” çıkarılmalıdır… Pandemi ile görülen ana hususlardan biri de pandemi esnasında hekimlerin mesleklerini yerine getirirken karşılaştıkları hukuki davalar / mevzuat tabanlı sıkıntılardır • Ülkemizde teşhis ve tedavi giderlerini karşılayan genel ve özel sağlık sigortaları ile • Hekimlerin mesleki sorumluluk sigortaları vardır. • Tedavi hasarlarını ödeyen bir sigorta tanımı olmayıp hastalarda oluşan hasar durumlarının tazminatları da hekim sorumlulukları üzerinden kusura göre yapılandırılmaktadır. • Günümüzde hekim hasta boyutunda, tedavi esnasındaki hasarları ödeyen “Hastalık Sigortaları” tanımlanmalıdır, Belki de salgınlar için aktüeryal primler belirlenebilir. Böylece hekimler gereksiz malpraktis baskısı altında kalmayacak, hekimlerin araştırıcı kimliklerinin önüne defansif tıp uygulamaları da geçemeyecektir…. Malpraktis hususunda kimi zaman gerçek durum perdelenmekte, hemen her durumda hekimler sorunun odağı gibi gösterilmekte olup pandemi sonrası yaşanan somut olayların özeline cevap verecek yasa değişimlerine ihtiyaç olması halleri bakımından da sağlık hukuku açısından Malpraktis Yasasının tekrar gündeme alınması düşünülmelidir. 4. Kamu özel ayrımı olmamalı, “Rekaberlik” olmalı… Pandemi de güçlü özel sektörü olan ülkelerin başarısını Güney Kore, Japonya, Almanya örneklerinde izledik… Buradan çıkacak sonuç aşikar olup • Sağlık Hizmetlerinin sunumunda kamu ve özel sektör beraberliği başarıyı perçinler… Ülkemiz de; Özel Sağlık sektörü kendini savunamıyor, yaptığı güzel işleri anlatamıyor olabilir, • Aynı işleri yaparak farklı olunmaz, bilim sağlık diplomasisi yapmalılar, • Özel Sağlık Sektörünün gelişimi için; İnovasyon, İşbirliği, İhracat şart olup yatırımlarını devam ettirebilmek için işbirliklerini artırmalı, belki de kooperatifleşmeyi başarabilmeliler… • Sağlık hizmetleri bir bütündür, kamu özel tasnifi bir kenara bırakılmalı, • Özel sağlık yatırımcılarının finansman kabiliyetinin daha çok kullanılabileceği bir model oluşturulmalı, mevzuat / ruhsat işlemlerinde pazara giriş kolaylaştırılmalı, • Hekim, hasta ve sağlık kuruluşu ilişkisi yeni normalde değişeceğinden sunucuların tatlı bir rekabeti paylaştığı “Rekaberlik” ortamı oluşmalıdır. Rekaberlik oluşması; özel sağlık sektör gelişiminin teşviki açısından önemli olup kamu adına politika ve mevzuat düzenleyici otorite ile hizmet bedellerini ödeyici otoritenin de fikir birliği içinde olması sistemin yaşamasında ve gelişmesinde önemlidir. Pandemi devam ederken pandemi hizmeti işlem bedellerinin tartışıyor olunması özel yatırımcıların şevkini kırmaktan öteye gitmeyecektir. 5. Medikal Endüstri ve Sağlık Turizmi önemsenmelidir… Sağlık hizmetinin sunumu ile tedarikini yapan medikal sektör aslında ayrılmaz bir bütündür. • Sağlık; hizmetin sunumu, tedarik, cihaz, yazılım, genetik, biyoteknoloji, sağlık turizmi vb gibi birçok paydaşı bünyesinde barındıran bir “Medikal Endüstridir.” • Covid sonrası, sağlık hizmeti ve medikal kapasitenin stratejik bir unsur olduğu görülmüştür, • Big data, teletıp ve biyoteknoloji; birlikteliğini yakalayan ülkeler, dünya sağlık devi olabilir… Son yıllarda önem kazanan Sağlık Turizmi; Covid 19 pandemisi ile bir süre belirsizlik yaşayacaktır ama önemini kaybetmeyecektir. Öncesinde hastalar mobil iken başka ülkelere giderken yeni dönemde belki de tıp ekipleri mobil olacak ve hastanın bulunduğu ülkeye giderek hizmet sunabilecektir. Türkiye olarak bu pastadan pay almaya devam etmek istersek; Napolyon’un dediği gibi “dünya bir ülke olsa başkenti İstanbul olurdu” sözünden hareketle • İstanbul; yenidünyanın bilim ve sağlık merkezi olmalı… Son günlerde Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan ikinci bir dalga uyarıları veya öngörülemeyen diğer sağlık riskleri oluşması durumları için dünyada ve ülkemizde sağlık hizmetlerinde neler olabilir diye kanaat öngörüsü yapmaya çalıştık. Sürç-i lisan ettikse affola….. Saygılarımla… Dr. Feza Şen 0 532 277 88 27 Mail: fezasen@megamed.org & info@fezasen.com Web: www.fezasen.com