11 Mayıs Pazar. Anneler günü. Aynı zamanda görmeyenler günü. Bizi dokuz ay karnında taşıyan, doğuran, büyüten, hayata hazırlayan ve bizi hayata bağlayan annelerimizi her zaman hatırlamamız onlara olan görev ve sorumluluklarımızı unutmamak gerektiğini düşünerek bu ara "yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur" sözünü hatırlayarak görmenin ne kadar önemli olduğunu unutmamak için Arabaalanı Çaydanlık Şelalesine tekrar rotayı çevirdik. Kolay bir rota. Diğer rotalarda bizimle yürüyemeyenleri de aramıza alarak devam edeceğiz. Cumartesi yağış bekledik. Ama Mayıs kuraklığı da devam etti mayısın ilk üçte birinde. Biga Sivil Toplum Platformunun bu ayki konusu su idi Salı günü. Yıl boyunca devam eden kuraklık sonucu göletlerin dolmasına rağmen ilçemizde bulunan iki baraj gölü maalesef çok az suyla girdi bahar aylarına. Evimizde muslukları açarken, tarlamızdaki sebze ve meyveleri sularken…. boşa akıttığımız her damla suyun ne kadar önemli olduğunu düşünüp ona göre kullanmamız gerektiğini hiç unutmayalım. Sabahleyin erken saatlerde evden çıktık. Mayısın nerede ise ortası. Güller her rengini en alıcı bir şekilde açmış evlerin bahçesinde, sarmaşık gülleri kapıların girişlerinde. Yol üzerinde Kale Tur'un yan tarafında fırça çalısı kıpkırmızı açmış. Gül hatmi şarap kırmızısı çiçeklerini sıralamış gövdesi boyunca uzatmış gökyüzüne. Farklı yaş gruplarından farklı mesleklerden aynı amaçla bir araya gelmiş BİGTAY her Pazar olduğu gibi Biga Belediyesi Minibüs durağında buluştuk. Aracımıza doluşarak Bahçeli'ye doğru yola çıktık. Bahçeli kahvesi açık. Aracımızdan inip kahveye daldık. Odun ateşinde çayını demlemiş kahveci bizi bekliyor. Bizi görünce çayları doldurdu koydu tepsiye. Arkadaşlarımız yardımcı oldu çayların dağıtılmasına. Sevimli bir köpek ayaklarımıza dolanıyor. Şirinlikler yapıyor, kendini sevdiriyor. Yanımızda getirdiğimiz kahvaltılıklarla kahvaltımızı yaptıktan sonra tekrar aracımıza binip Hoşoba Köyünden geçtik. Meşe, gürgen,ceviz, karaağaç, akçaağaç, erguvan, defne, menengiç, yaban eriği, sumak, söğüt, çınar, porsuk ağacı, fındık, kızılağaç ve daha sayamadığımız onlarca tür ile doğal bir arboratum olan dereyi baştan başa geçerek Taşoluk Baraj Gölünün gövdesinin altında barajın üzerine yapıldığı Çınarcık deresi ile Arabaalanı Köyünden gelen Menzilci Deresinin kavuştuğu yerde bulunan köprüye geldik. Araçtan indik. Suyu daha bu mevsimde akmayan çeşmenin önünden geçerek sağa dereye giden yola saptık. Henüz menzilci deresinde su var. Yürüyüş patikası derenin bir sağına geçiyor bir soluna. Dere içindeki ağaçlar sanki gökyüzüne özgürlüğe yelken açmış hepsi çok uzun. Bir önceki yürüyüşümüzde görmediğimiz bazı çiçekler de eklenmiş baharın coşkusuna. Hoşoba dersindeki biyolojik çeşitlilik Menzilci Deresinde de devam ediyor. Hava açık, ağaçların yapraklarından göremediğimiz güneş parlak. Dere içindeki su milyonlarca yıldan beri dereyi aşındırmış. Bazen taşların üzerinde kendine yol yapıp değişik şekiller oluşturmuş. Arada bir mola veriyoruz. Temiz havayı içimize çekip yeşilin binbir tonunu çiçeklerin onlarca rengini görebilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Dere içinde çınlayan bazı kuşların seslerinin nereden geldiğini kestirebilmek için sağa sola bakınıyor ama sesten başka bir şey göremiyoruz. Ağaçların üzerini örten yapraklarının yanında manto gibi saran sarmaşıkların görüntüsü bir başka güzel. Dere içerisinden bir sağa bir sola geçen su borusunu takip ediyoruz. Dere içinden borunun üzerinden geçebilmek için çaba harcıyoruz. Araç geçmeyen yol çevredeki ağaçlardan uçup yayılan tohumlarının hayata tutunabilenleri ağaç olmaya aday fidan olarak yolu doğa ile bütünleştirmiş. Doğanın verdiği mutluluk yürüyüşe katılanlarda farklı şekillerde ortalığa dökülüyor. Kimi kahkahalarla gülerken, kimi anı fotoğraflayarak anılar biriktiriyor. Kimi ağaca tırmanıyor, kimi ağaç kovuğunda poz veriyor. Kim yatarak, kimi değişik şekillerde anı fotoğraflıyor. Dördüncü kez yürüdüğümüz rota her gelişimizde farklı gözüküyor gözümüze. Her mevsimin ayrı güzelliğini görebildiğimiz rota bize mutluluğu yaşatıyor. Arabaalanı'na giden yolu solda bırakıp dere içine ilerliyoruz. Nihayet hedeflediğimiz Çaydanlık Şelalesine ulaşıyoruz. İlk gelenler heyecanlı. Birkaç kez görenler de. Suyun iyileştirici gücü. Suyun en sert madenleri bile zamanlar eriterek gücüne göre şekillendirerek akmaya devam ettiğine şahit oluyoruz. Kemal ile birlikte yandan tırmanıyoruz. Amacımız şelalenin görünmeyen kısımlarını görebilmek. Yamaç çok dik. Ağaç ve çalılarla kaplı. Bir patika bulup ilerliyoruz. Bir süre tırmandıktan sonra kayalık geliyor önümüze. Kayalığa tırmanıyoruz. Kireçtaşlarından oluşan kayalıkların arasındaki çatlaklardan hayat bulup kalınlaşıp büyüyerek kayalığı örtmüş ağaçlar. Bir dere daha çıkıyor önümüze. Dere içinden aşağı iniyoruz Kemalle. Menzilci deresinin içine Çaydanlık Şelalesi'nin arkasına ulaşıyoruz. Biraz yukarıya bakıyoruz. Çaydanlığın demlik kısmının burada olduğuna karar veriyoruz. Arka arkaya sıralanan şelaleleri demlenen çaydanlığa benzetmelerine hak veriyoruz. Buraları arkadaşlarımızın görememesine üzülüyor geri dönüyoruz. Buradan geldiğimiz yolu biraz ıslah ederek herkesin bu güzellikleri görmesini sağlamanın ormanı yönetenlerin görevi olduğunu düşünüyoruz. Geldiğimiz patikadan geri dönüyor arkadaşlarımıza katılıyoruz. Ormanda vakit geçirerek doğayı bilinçli bir şekilde gözlemlemeye ve deneyimlemeyi orman terapisi olarak adlandırmış uzmanlar. Japonlar daha da ileri giderek orman banyosu olarak adlandırmış bu olayı. Kişileri sakinleştirici etki yaptığına şahit olmanın mutluluğunu hissediyoruz. Hiç ayrılmak istemesek de her güzelin bir sonu olduğunu düşünerek dönüşe geçiyoruz. Ama en azından geldiğimiz yerden geri döneceğimizden bir süre daha orman banyosuna devam edeceğiz. Giderken farkına varamadığımız güzellikleri görme imkanımız olacak. Geri dönüş yolunda bir süre yürüdükten sonra bir yerde mola veriyoruz. Molamızın amacı ormanı dinlemek. Derenin suyunun sesi, kuş sesleri eşliğinde 5 dakika boyunca hiç ses çıkarmadan sadece ormanın sesini dinliyoruz. Tekrar yola koyulup yeşilin yerde yeşilin gökte mavinin tonlarını görebilmenin mutluluğu yürüyüşe başladığımız menzilci deresi köprüsüne geri dönüyoruz. Bir kısmımız köprü üstüne bir kısmımız altına dizilerek anı ölümsüzleştiriyoruz. Aracımıza binip bu kez yokuşu tırmanarak Camialan yoluna çıkıyoruz. Baraj Gölünün gövdesi üzerinden geçen yoldan Hacıköy istikametine ilerliyoruz. Hacıköy Kahvehanesinde mola verip doğadan gelen sudan yapılan çaylarımızı yudumluyoruz.