Nilüfer gölü orman parkından Abdiağa orman parkına doğa yürüyüşü

21.10.2024 19:22
/haberresim\dc56fb38-958f-48ef-86e6-6a87946a4df7_21.10.2024.jpg

Hazanın ortasında Ekim'in son on günündeyiz. Eskiler Ekim ayını Şarap ayı, Değirmen ayı, Sulta ayı olarak değerlendirmişler. Herhalde meyvelerin toplanması ile ilgili olsa gerek. Hasat ayı bir anlamda. "Elma sarı nar kırmızı sonbahar…" dizesi derin anlamıyla anlatıyor sonbaharı. Soğuk havalar da kendini göstermeye başladı. Yılın ilk karı dört mevsimin doyasıya yaşandığı ülkemizde Rize'de kendini gösterdi. Birçoğumuz kombiyi ateşledi gecenin serinliğini kırmak için. 19 Ekim Muhtarlar günü olarak ilan edilmiş ülkemizde. 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü. Her yıl 20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü (WOD), kemik sağlığı ve kırıkların önlenmesini küresel sağlık gündemine taşımayı amaçlar."Osteoporoz riskini azaltmak için Haftada 2-3 gün ortalama 30 dakika tempolu yürüyüş yapın" diyor uzmanlar. Bir arkadaş kemik erimesi bulunan arkadaşının bir yıllık düzenli yürüyüşten sonra bu sorunundan kurtulduğunu doktorunun da hayretle karşıladığını anlattı yürüyüşümüz sırasında. Ekim 1934-1935 tarihlerinde Çin Komünist Partisi askerleri Kuomintag güçlerinden kaçmasıyla başlayan, rotası uzun ve karmaşık bir yürüyüşle yaklaşık 10.000 kilometre yürüdüğü tahmin edilmektedir. Çin'in Shaanxi eyaletine varana kadar 18 sıradağ ve 24 nehir geçmişlerdir. Bu yürüyüş Çinli gençleri etkilemiş ve Çin Komünist Partisi'ne katılmalarına ilham sağladığını söylüyor tarihçiler. Böyle bir haftada Değişik mesleklerden, değişik yaşlarda, değişik yeteneklerdeki insanların aynı amaçla bir araya gelerek oluşturduğu BİGTAY bu hafta Gönen Artemea Dağcılık Kulübü'nün aynı amaçla bir araya gelmiş insanları ile Nilüfer Gölü Orman Parkında buluşarak önceden belirlediğimiz rotada yürümeyi planladık. Pazar sabahı erkenden hazırladık. Her Pazar olduğu gibi Belediye Önünde bizi maceraların başlangıcına götürmek üzere bekleyen aracımızın yanında toplandık. Sayımız tamamlanınca aracımıza binerek kaptanımız Sadullah'ın anahtarı çevirmesi ile homurdanmaya başlayan motorun tekerlekleri döndürmesi ile hareket ettik. Biga'nın prestij Caddesi Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nden ilerleyerek Biga – Çan yoluna çıktık. Kavşağı geçtikten sonra sağa dönerek Özel Biga Can Hastanesi olarak 2006'da hizmete giren ancak 2022'de el değiştirerek hizmetine Royal olarak devam eden hastanenin önünden Kalafat yoluna çıktık. Eskiden Bahar Koleji iken 15 Temmuz kalkışmasından sonra Kız İmam Hatip Lisesi olarak öğrenime devam kararı alınan okulun yan tarafındaki yoldan İlçe Tarım Müdürlüğü ve Biga Toprak Mahsulleri Ofisini geride bırakarak Kalafat Köyüne doğru ilerledik. Kalafat Köyü mezarlığını sağda bırakarak Kalafat Köyü girişinden sağa dönerek Kalafat Köylüleri tarafından restore edilerek Bosna Hersekliler Derneğinin binasına dönüştürülen eski okulun yanından geçerek Biga şehidine saygı ve sevgilerimizle fatiha okuyarak geçtikten sonra herhangi bir nedenle el konulan kanun eli ile çürümeye terkedilen araçların teslim edildiği Yediemindeki araçlara içimiz acıyarak baktık. Virajı dönerek köyden çıktık. Yol ikiye ayrıldı. Sağdan da gitsek soldan da gitsek Nilüfer Orman Parkına çıkan yollardan sağdakini tercih ettik. Kovuk Çınar mevkiinden ormana girdik. Genç meşe ağaçlarının arasındaki yoldan Nilüfer Gölü Orman Parkına ulaştık. 2020 yılında Orman Parkı tescili Orman Genel Müdürlüğünce yapına göl kenarına Orman İşletme Müdürlüğü ve Biga Kaymakamlığı'nca ahşap yürüyüş yolları, Göl civarında bulunan açık alana Kafeterya, yöresel ürün satış alanı, kamelyalar, ibadethane ve tuvalet yapılarak hizmete girmişti. Köylere Hizmet Götürme Birliğine ihale edilen orman parkındaki Kafeterya Kalafat köyünden Volkan Bey işletiyor. Kafeteryada çaylarımızı yudumlarken Gönen Artemea Dağcılık Kulübü üyeleri Orman Parkına girdiler. Hep birlikte kalkarak misafirlerimizi karşıladık. Selamlaşmadan sonra göl kenarında bulunan ahşap yola ahşap yola girerek yürüyüşümüzü başlattık. Bir taraftan yürürken bir taraftan da Orman Parkı hakkında bilgi vermeyi ihmal etmedik. Gönen'de de nilüfer gölü olduğunu ancak o gölün madencilerin derenin önünü kapatması ile oluştuğunu birileri tarafından getirilen nilüfer köklerinden geliştiğini anlattı Mete Bey. Ahşap yoldan gölün etrafını turladıktan sonra topluca bir fotoğraf çektirip yolumuza devam ettik. Genç meşelerin arasından tarlalara çıktık. Uzun zamandan beri yağış alamayan tarlalarda sadece anız var. Yeşil tek bir ot bile yok. Tarlanın ortasında bir adet ahlat ağacından başka yeşil bir şey yok. Tarla kenarlarında yaşlı meşe ağaçları sıralanmış. Dereye doğru iniyoruz. Derenin biraz aşağısında bir hayvan ağılının arkasından meşelerin arasına tekrar giriyoruz. Hafif rampa. Meşelerin arasındaki patikalardan tırmanıyoruz. Düzlüğe çıkıyoruz. Zayıf olan meşelerin arasında karaçalılar, ağaç fundaları yaygın. Yöre halkının Lippar gölleri diye adlandırdıkları göllerden en büyüğüne ulaşıyoruz. Geçen yıl buradan geçtiğimizde göl doluydu. Suyu epeyce azalmış. Suyu çekilen gölün kenarlarından ilerliyoruz. Yansımalar muhteşem. Etrafını dolanıyoruz. Tekrar patikaları takip ederek genç meşe ağaçlarının arasından yürüyoruz. Akça kesmeler de yaygın meşelerin alt tabakasında. İkinci göle geliyoruz. Göl tamamen kurumuş ve otlarla kaplanmış. Sağa sola giden epeyce patika mevcut. Cep telefonumuza attığımız rotayı takip ederek doğanın sihrine kapılmışız sanki. Bir süre yürüdükten sonra nefes molası veriyoruz. Kendimizi yormadan doğayı içimize çekmek amacımız. Gönenli misafirlerimizle de kaynaştık bu ara. Sohbet muhabbet Yayla mevkiine geldik. Buradan orman İçerisine sırt üzerinden yapılan yangın koruma yoluna girdik. Sağ tarafımızda kızılçam ağaçlandırma sahasının başladığı yerden ağaç fundalarının arasında belli belirsiz görülen patikadan girdik. Dereye doğru yürüdük. Sarp dere'ye indik. Dereden yukarıya doğru bir süre yürüdükten sonra önümüze bir duvar çıktı adeta. Yosunlarla kaplı dik yamaç. Yukarıda gök yüzü görülüyor mavi bulutların arasından. Dere kuru. Tek damla su yok. Suyun önemini hatırlattıktan sonra duş alırken suyu sonuna kadar açmamamız gerektiğini, mümkün olduğunca az su kullanarak temizliğimizi yapmamızın önemini vurguladık. Susuz Bircanoşa şelalesinin önünde fotoğraf almayı unutmadık. Susuz Sarp derenin kış aylarında coşkun akışını hayal ederek dere boyunca aşağıya doğru yürüyüşümüzü sürdürdük. Dere kenarlarında yükselen çınarların altında kızılcık ağaçları çıkıyor önümüze. Sola doğru giden patikayı takip ederek kızılçam ağaçlandırmasının içine daldık. 25 yıl önce dikildiğini hatırladığımız ağaçların epeyce büyüdüğünü orman haline geldiğini görmek mutluluk verdi bize. Ancak diktiğimiz türün doğru olup olmadığını da tartışmadan edemedik. Orman yangınlarının epeyce çoğaldığı günümüzde çam ormanlarının yangına hassasiyeti bizi düşündürüyor doğal olarak. Ancak civarda toprağın iyi olduğu alanlarda meşelerin yoğunluğu karşısında sadece yalancı maki örtüsü ile kaplı olan bu alanlarda yetişebilecek tür de her türlü ekstrem şartlara dayanıklı çamdan başkası olamazdı. Belki de bu alanların doğal örtüsü ile korumanın iyi olacağını da düşünmemizin gerekliliği de önemli idi. Bazı arkadaşlarla tartışa tartışa tarlaya çıkıyoruz. Tarlanın kenarından ilerleyerek alt kısmından tekrar ormana giriyoruz. Kızılçam ağaçlandırma sahasından geçerek fıstıkçamı ağaçlandırma sahasına giriyoruz. Önümüze bir çeşme çıkıyor taştan duvarları ile. "Suları akmayan perişan Çeşme"nin arkasından dolanıyoruz. Fıstıkçamlarının arasından yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Fıstıkçamlarının altında akça kesme, ağaç fundası yerine çalı fundası yaygın burada. Ardıç vs. Arada bir mola vererek yamacı geçiyoruz. Yangın koruma yolunun karşısına dalıyor çalıların arasından Kaşıkçıoba köyünün altından geçen Kirazlı derenin içindeki uzun yıllardır kullanılmadığı anlaşılan yola dalıyoruz. Kirazlı dere sağımızda. Derede çok az su var. Biraz yukarıda bir set yapılmış. Arkasında biriken suyun kenarına konulan su motorları ile bir yerlerin sulandığını düşünüyoruz. Yaşlı çınarların arasında yükselen kızılağaçlar ayrı bir hava veriyor ekosisteme. Yol üzerine çınarların yaprakları dökülmüş, sonbaharı yaşatıyor adeta. Kuru yaprakların üzerine basınca çıkan çıtırtılar sanki doğanın sesi. Derenin yukarısına ilerledikçe su artıyor. Bazı yerlerde bataklı olmuş gibi. Dikkatle geçiyoruz. Su borusu geçirildiğini düşündüğümüz yarıntıdan tırmanıyoruz. Kaşıkçıoba Köyü Muhtarlığı tarafından özel ağaçlandırma yapılan sahadan Kaşıkçıoba Tomruk yoluna çıkıyoruz. Abdiağa yönüne giden yolun başında özel arılık yazan tabelanın önünden geçiyoruz. Bir vatandaşın arılarını koyduğu alana giden yol baya elden geçirilmiş. Parke taşları konmuş bazı yerlere. Anlaşılan yaz kış her zaman arıların yanına gidebilmek için orman yolunda baya tamirat yapmış vatandaş. Bircan yaylası mevkii geçtiğimiz yerler. Ese deresine ulaşıyoruz. Derede yorulan arkadaşlarımızın kestirmeden Abdiağa Orman Parkına ulaşabileceği yolu tarif ediyor, biz Biga Treking yoluna devam ediyoruz. Yolun bu kısmının bazı yerleri baya dik. Yola paralel Abdiağa köyüne su götüren patikayı takip ediyoruz. Bir süre ilerledikten sonra sırt yoluna çıkıyoruz. Epeyce dikleşen yoldan Karaçalı Tepe üstündeki Treking Yolu terasını buluyoruz. Teras üzerine kalabalık çıkınca sallandığını hissediyoruz Terasın. Önümüzden yeşilin değişik tonlarını barındıran ormanlardan Balıkkayasına yaslanmış Biga manzarasını doyasıya seyrediyoruz gözlerimizi gökyüzünün alaca maviliğine bırakıyoruz. Terastan. Etraf çöplük olmuş. Gelen insanlar getirdiği yiyecek içeceklerin çöpünü olduğu gibi terasın altına atmış. İnsanlarımıza yapılan hizmeti haketmediklerini düşünüyoruz. Yolumuza devam ediyoruz. Yol boyunca kocayemişlerin meyvelerinin olgunlaşmaya başladığını görüyor ve bulabildiğimizi afiyetle yiyoruz. Bir iki hafta içinde tam ağzımıza layık hale gelecekleri bizi sevindiriyor. Yol boyunca atılan çöpleri geride bırakarak Abdiağa-Işıkeli asfaltını keserek Necip Yaylası tarlalarının altından Gürlek Dereye inen yola dalıyoruz. Yol kenarındaki tepeciğin üzerinde karaçamlar karışıyor ekosisteme. Genç meşelerin arasından dereye doğru yürümeye devam ediyoruz. Gürlek dereyi takip ederek dere geçişlerinde yapılan ahşap köprülerden geçiyoruz. Kışın adı gibi gür akan derede azıcık su var. Kızılağaç, meşe, dişbudak, gürgen vb. türlerin bulunduğu ağaçların altında syklemenlerin çiçekleri kendini gösteriyor. Çağlayan da az da olsa su var. Çağlayanda biraz oyalanıyoruz. Dört motorlu birden gürültü ve dumanlar çıkarark aramıza dalıyor. Motorların kulakları yırtan sesler çıkararak yanımızdan geçip ahşap köprüden ortalığı dumanlayarak gözden kayboluyorlar. Dere ekosisteminin içinden geçerek Abdiağa Orman Parkına ulaşıyoruz. Sonbahar ayları olmasına rağmen boş değil orman parkı. Bazı insanlar piknik yapmak için gelmişler. Gönen Artemea Dağcılık Kulübünün üyeleri ile vedalaşıyor ve ayrılıyoruz. Sadullah Kaptanın işi olduğundan göndermiş olduğu başka bir araca binip maceramızı sonlandırıyoruz.


Konuk Yazarlar

Etkinlik Takvimi

İletişim Bilgileri

Biga Tanıtımı