12 Ocak Pazar. Beyaz Baston Körler Haftası imiş 7-14 Ocak arası. Allahımıza şükrediyoruz bizlere iki göz verip herşeyi görme zevkini tattırdığı için. Aynı zamanda Enerji verimliliği haftası. Her şeyi verimli mi kullanıyoruz sorgulamalıyız. Ocak ayının ortasına geldiğimiz şu günlerde bile doğru düzgün yağmur yok, kar hiç yok. Bu hafta gelecek dedi Meteoroloji yetkilileri. Dedikleri gibi hava geçen haftaya göre mevsim normallerine geldi gelmesine ama yağmur çiseleyip geçti. Kar ise pazartesiden sonra bekliyoruz. Verimlilik kişide başlar. O nedenle evimizde, işyerimizde, okullarda, ibadet yerlerinde vb… boşa ve fazladan yanan lambaları, boşa ve fazla akan muslukları kontrol altına alalım. Farklı mesleklerden farklı yaş gruplarından insanların aynı amaç için bir araya geldiği BİGTAY Pazar yürüyüş rotasını Allah'ın bizlere vermiş olduğu gören gözlerimizle doğanın muhteşem manzarasını görmek, içimize muhteşem havasını teneffüs edebilmek için, sağlam ayaklarımızla güzellikler arasında gezebilmek kısacası sağlıklı organlarımızla sağlıklı bir hayata ulaşabilmek için Akkayrak Köyüne çevirdi bu pazar. Musluğu işimizi görecek kadar açıp elimizi yüzümüzü yıkayıp sabahın köründe evlerimizdeki boşa yanan lambaları söndürerek evden çıktık. Her Pazar buluştuğumuz Belediye durağına heyecanla ilerledik. Birkaç fire vererek araca doluştuk. Bülbülovasıkahvesinde kahvaltımızı yaptıktan sonra Akkayrak köyüne geldik. Hava kapalı. Ortalıkta kimsecikler yok. Önceki yürüyüşlerimizde kullandığımız Elmalı yolunun aksine bu kez caminin altındaki yoldan başladık yürüyüşe. Yolun hemen sağında diğer köylerde olduğu gibi köy okulunun perişan hali üzdü bizi. Kaç Akkayraklı eğitime başladı burada kayıtlar bilir tabi. 1900'lü yılların başlarında Bulgaristan’ın Filibe Kasabası, Tomraç ve Küçükköy’den gelen 10 Pomak göçmen, önce kaplıca yolu üzerinde eski köy mevkiindeki su kaynağının yanına yerleşmişler Akkayraklılar. Hastalıklar nedeni ile satın aldıkları bu yerde köylerini kurmuşlardır. Köy arazisinin “beyaz ve verimsiz topraklarından” dolayı köye de AKKAYRAK adını vermiş Engin Gürsu Hoca'nın araştırmalarına göre. Eski köy okulunun yanından geçiyoruz. Mezarlığa doğru giden yol yürüdüğümüz yol. Bir süre yürüdükten sonra mezarlığın arkasından sola çamlığın içine tırmanıyoruz. Bizden önce birilerinin geçtiği izlenimi veren patikadan ilerliyoruz. Yaşlı kızılçam ağaçlarının arasında patikadan yürüyerek dere çöküntüsünde bizi bir çeşme karşılıyor. Çeşmenin suyundan içip dere içinden yamaca tırmanan patikaya yöneliyoruz. Yaşlı kızılçamların arasında tek tük yaşlı karaçam ağaçları bizi karşılıyor. Alt tabakada ise ağaç fundası, sandal kocayemiş, meşe türleri yaşam savaşı veriyor. Bir aşağı bir yukarı çalıların yol verdiği yerlerden geçiyoruz. Buğday ekilerek işgal edilen mera parsellerinin üst kısmından yürüyerek Akkayrak Köyü'nün ilk kurulduğu alanda ilerliyoruz. Sağ tarafımızda Bigaya doğru akan Kocabaş çayı. Eski haritalarda artık neden böyle adlandırdıklarını bilmiyorum Pusanlı Çayı olarak adlandırılmış Kocabaşın bu kısmı. Eski köy yeri mevkiinden ekilerek işgal edilen mera parselinin kenarından hafif tırmanarak ormanın başladığı köşede bizi ağacın üstünde avcıların domuz gözetleme yeri olarak kullandığı bir yapı karşılıyor bizi. Bazılarımız tepesine çıkarak yürüyüş arkadaşlarımızı kuş bakışı fotoğraflıyor. Yönümüzü ormanın içine çevirip açıklıklardan ilerliyoruz ve asfalttan ayrılarak köye doğru giden orman yoluna çıkıyoruz. Bir süre orman yolunda yürüdükten sonra sağa sapan patikaya giriyoruz. Patika bizi dereye indiriyor. Dereyi aşağı doğru takip ediyoruz ve Harmanlıkaltı mevkiinde tarlalara çıkıyoruz. Tarlada bir süre mola verdikten sonra patikaları takip ediyoruz ve ineklerin bulunduğu tarla kenarından Gülşen Hanım Çiftliğinin üstünden bir zamanlar karayollarının malzeme ocağı olarak kullanıldıktan sonra gerekli rehabilitasyon çalışmalarını yapmadan bıraktığı alana geliyoruz. Kocaman bir çukur oluşmuş ocaktan geçmemiz mümkün değil. Kenarından dolanarak tepeye doğru tırmanıyoruz. Kovanlık mevkiindeki tarlalardan bir çeşme yanında koca meşeyi dolanarak tarla içlerinden tepeye doğru tırmanıyoruz. Tarlalar sanki uzun yıllardır ekilmemiş. Bir zamanlar bu tarlalarda buğday arpa bu vakitler yemyeşil büyümekte iken bugün ekilmemesi pek de iyi görünmüyor. Tarlalardan Soğuksu Deresine iniyoruz. Dere kenarında meşe ağaçlarının arasında çok uzun yıllar önce açıldığı üzerindeki ağaç ve çalılardan belli. Yan taraftaki derede ise hiç su yok. Patika biraz dik. Bir süre tırmandıktan sonra yolun akan suların etkisi ile koptuğunu görüyoruz. Karşıya geçmemiz mümkün değil. Biraz moladan sonra dik yamaçtan üstteki patikaya birbirimize yardımcı olarak teker teker tırmanıyoruz. Patika nerede ise ağaç, çalı ve otsu bitkilerle tamamen kapanmış. Yağışlardan yapraklarda biriken su damlaları üzerimize düşerek kayboluyor. Bir damla iki damla derken baya ıslatıyor elbiselerimizi. Kah sürtünerek, kah altlarından geçerek yürüyüşümüze devam ediyoruz. Koca bir meşe bizi karşılıyor kavşakta. Sola devam ediyoruz. Bir süre yürüdükten sonra Eskitarla tepesinde Elmalı Akkayrak yoluna çıkıyoruz. Karşı dağlar sisli. Hava alaca karanlık. Biraz esinti var. Yol boyunca ilerliyoruz Akkayrak yönüne doğru. Kavaktarla Tepe ile Oba Tepe arasındaki boyunun sağında Fakara dereye doğru bazı vatandaşları dağ evleri kendini göstermeye başlamış. Sanki bir mahalle olmuş burası. Bazı kaynaklarda Akkayrak Köyü'nün ilk olarak Oba Tepesi mevkiine yerleştiği fakat salgın hastalık nedeni ile Eskiköy mevkiine taşındığı, sonra bölge yerlilerinden olan Kömürcüoğlu Ailesinden para karşılığı bugünkü yerleşim alanı satın alarak yerleştikleri yazılıdır bazı kaynaklarda. Açıklık alanda birkaç avcı ellerinde tüfeklerle karşılıyor bizi. Tavşan avında oldukları bilgisini aldıktan sonra Oba Tepe'ye doğru tırmanıyoruz. Meşeleri geçtikten sonra kalın çaplı ve yaşlı kızılçam ağaçlarının arasına dalıyoruz bir patikadan. Havası bir başka çamlığın. Bol bol teneffüs ediyoruz çam havasını. Ormanın içinde her yerden yapılan yollar ve kesilen ağaçlar epeyce gevşetmiş tepeleri. Patikaları takip ederek köye doğru yaklaşıyoruz. Elmalı yoluna çıkışta bir çeşme karşılıyor bizi. Bazılarımız Akkayrak'ın suyunun tadına bakıyoruz. Karşıdaki sırtın sağındaki patikadan yürüyüşümüzü sürdürüyoruz. Biraz sonra köye geldiğimizi fark ediyoruz evlerin görünmesi ile. Köy meydanındaki caminin sol ön tarafında bulunan kahvenin balkonuna dalıyoruz. Manzara müthiş. Karşımızda Eybekli, Ovacık köylerinin arkasındaki Asar Tepe'nin tepesi sisten gözükmüyor. Sola doğru Kapanbelen Köyü'nü çam ağaçlarından göremiyoruz. Aracımızın meydana geldiğini görüyor ve araca doluşuyoruz. Bir doğa yürüyüşünde orman banyosu maceramızı böylece sonlandırıyor ve Biga'nın yolunu tutuyoruz.